Sayfalar

7 Aralık 2012 Cuma

Çorbaların Faydaları


Çorbaların Faydaları
Kansere karşı mucize Türk çorbası!
Hangi çorba neye iyi geliyor?
Hacettepe Üniversitesi Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Çelik, kanserden korunmada beslenmenin önemine vurgu yaparken, halka, televizyondan duyduklarını değil, anneannelerinden duyduklarını yemelerini önerdi.
Prof. Dr. İsmail Çelik, 5. Prevantif Onkoloji Sempozyumunda AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Çelik, kanserden korunmada beslenmenin önemine ilişkin bilgi verirken, Anadolu kültüründeki yemek anlayışına sahip çıkılmasını istedi ve özellikle annelerin vazgeçilmezi "tarhana çorbasının" faydalarına dikkati çekti.
Prof. Dr. Çelik, şu görüşleri dile getirdi: "Televizyondan duyduklarına değil, ananelerinden duyduklarını yemelerini önereceğim. Köyümüzdeki, bize öğretilenleri yerlerse kanserden korunurlar. Meyve, sebze, lifler, tahıllar. Köylerde çok ciddi et yenmezdi. Her gün her gün etler, pideler restoran kültürüdür. Her gün et mi yenir, bir kere o kadar zengin değildi Türk halkı. Et az yenecek, meyve sebze çok yenecek, tahıldan da biraz fazla.
İşte sofraların sultanı çorbaların faydaları...
Sofralarımızdan hiç eksik olmayan, Türk mutfağının başlıca yemeklerinden çorbalar, kansere, sindirime, kolesterole ve bunun gibi binbir derde çare olduğunu biliyor musunuz?
Kilo kontrolünün önemine işaret eden Çelik, "Şişman olmayacaksınız, şişmanlıktan kaçınacaksınız. Bakanlığın çalışması var, şişmanlığın sebebi ne olursa olsun kanser riski yaratıyor diye. O diyeti, bu diyeti değil, şişmanlığın sebebi zeytinyağı da olabilir, fındık, fıstık da olabilir. İnsan her gün badem yer mi, kanserden korunmak için de yenmez, tedavi olmak için de yenmez" diye konuştu.
Sigara kullanmamanın, kanserden korunmada önemli faktörlerden biri olduğunu dile getiren Çelik, "Bir sigara içmemek ve şişmanlamamak. Yiyorsanız eğer yakmak için egzersiz yapın. Ticari amaçlı, belli kliniğe yönlendirme amaçlı her şeyi kesmeliler insanlar, Anadolu kültüründeki yemek anlayışına uygun beslenmeli. Tarhana çorbasının içeriğinde o kadar kanserden koruyan madde var ki... Yoğurdundan domatesine içindekilere bir baksınlar" değerlendirmesinde bulundu.
Sigarayı bırakmaya niyetli grup; orta yaş
Prof. Dr. Çelik’in başkanlığını yürüttüğü Prevantif Onkoloji Ana Bilim Dalı bünyesinde Sigara Bırakma Birimi de bulunuyor. Çelik’e, sigarayı bırakma konusunda önerileri sorulduğunda, "Kulağa küpe takmalar, akupunktur gibi henüz bilimsel olmayan metotları kullanmadan, sigara bırakma merkezlerine gitsinler" karşılığını verdi.
Merkezde önce sigara içen kişinin ne kadar bağımlı olduğunu tespit ettiklerini belirten Çelik, uyguladıkları yöntemler hakkında şu bilgileri verdi: "Bazı insanlar günde bir iki tane içiyor, 20 senedir de aynen öyle içiyor, o insanların bırakmaları kolay oluyor, onlara vereceğimiz yöntem farklı.
60-70 yaşındakilere önereceğimiz yöntemler ise farklı. En kolay bırakacak olanlar gençlerdir, onlar keyif için, çok sevdikleri için içerler, o yüzden de merkeze gelmezler. Onları bıraktırmak kolay, ama hiç de niyetleri yoktur. Onlar bize gelsin hemen bıraktırırız. Onları en çok sigara yasakları etkiliyor. Genç, ’orada içemiyorum, burada içemiyorum, içmeyim’ diyecek.
Bize gelenler daha çok orta yaş ya da orta genç dediğimiz grup. Yaşlara göre tedavi yöntemleriyle çalışıyoruz, tıbbi değerlendirme yapıyoruz. Tıp doktoru olmayan birinin başarılı olması mümkün değil. Ayrıca biz birim olarak insanları yakalayınca bırakmıyoruz. Bizim bıraktırma başarımız, yüzde 60-70’leri buluyor.
Örnek olsun diye kurulan bir kliniğiz. Tüm Türkiye’deki yapılanmanın biraz üzerindeyiz, psikologlar, kanser kayıt elemanları çok iyi bir kadroyla çalışıyoruz." Sigara bırakma merkezlerinin kar amaçlı çalışmadığının altını çizen Çelik, "Biz bunu kar amaçlı yapmıyoruz, ama kar amaçlı yapsaydık 20 milyon müşterimiz var demektir. Sigara bırakma çok zor, ama bıraktığınızda hayatınızdan çıkarıp, attığınız bir şey gibi düşünün. Şeker hastalığı geçmez, yüksek tansiyon iyileşmez, ama sigarayı bırakırsanız, hayat boyu onunla işiniz olmaz, tümör gibi çıkarıp atıyorsunuz" dedi.
 

1)  Tarhana Çorbası
Tarhana çorbasının içeriğine bir bakın...
Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Temiz, vitamin ve mineraller yönünden zengin olan tarhananın şifa kaynağı olduğunu söyledi.
Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Temiz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tarhananın içinde bulundurduğu çeşitli liflerden dolayı yüksek kolesterol, kalp krizi, kolon kanseri, obezite, yüksek tansiyon, hemoroid ve damar hastalıklarının azaltılmasında etkili olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Temiz, tarhanada bulunan proteinlerin vücut için gerekli olan bazı aminoasitleri bolca ve dengeli olarak içerdiğini belirterek, ''Tarhana, vücudumuzun mikroplara karşı dirençli olması açısından önemli olan vitaminler ve mineraller yönünden zengindir. Tarhanada özellikle B vitaminleri bol miktarda bulunur. Kepeği uzaklaştırılmamış undan yapılan tarhanalardaki B vitaminleri içeriği kepeksiz undan veya göceden (kabuğu soyulmuş ve kırılmış buğday) yapılan tarhanalara göre daha yüksektir. Kalsiyum, demir ve çinko ise tarhanada bol bulunan minerallerdir'' dedi.
Gıdalarla alınan proteinlerin vücuda yararlı olabilmesi için ilk aşamada mide ve bağırsaklarda sindirilerek aminoasitlere kadar parçalanması gerektiğini kaydeden Temiz, ''Aminoasitler bağırsaklardan kolayca emilir ve vücuda yarar sağlar. Sindirilemeyen proteinler ise dışkıyla dışarı atılır ve vücut bu proteinlerden yararlanamaz. Tarhananın bileşimine yoğurt ve bitkilerden kaynaklanarak dahil olan laktik asit bakterileri tarhanadaki proteinleri belli ölçülerde aminoasitlere parçalayarak tarhanayı sindirimi kolay gıda şekline dönüştürür. Böylece aminoasitler tarhana ile vücuda hazır olarak girerler ve bağırsaklardan kolayca emilerek vücuda yarar sağlar. Buna bağlı olarak tarhananın besleme değeri artmış olur'' diye konuştu.
Proteinlerin sindiriminin özellikle bebekler ve yaşlılar için çok önemli olduğuna işaret eden Temiz, bebeklerde sindirim enzimlerinin yetersiz olduğunu, yaşlılarda ise sindirim enzimlerinin çalışmasının yavaşladığını, bu nedenle tarhananın bebekler ve yaşlılar için tüketimi özendirilecek, sindirimi kolay besleyici bir gıda olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Temiz, tarhananın buğday unu veya göce adı verilen kepeksiz buğday yarmasına yoğurt, maya, domates, biber ve soğan gibi çeşitli sebzelerle nane, dereotu ve çörtük gibi çeşitli aromalı otlar ve tuz eklenip yoğrularak elde edilen hamurun 1-5 gün süreyle fermantasyona bırakılması ve ardından kurutulmasıyla elde edilen sağlıklı, sindirimi kolay, beslenme değeri yüksek ve dayanıklı geleneksel bir fermente Türk gıdası olduğunu söyledi.
Tarhananın Türk kavimleri tarafından çok eski çağlarda üretilip tüketildiğinin tahmin edildiğini kaydeden Temiz, Orta Asya'dan göç eden Türklerle birlikte Anadolu'ya geldiğini ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de İran ve Irak gibi imparatorluğa yakın komşu doğu ülkelere ve Rumeli üzerinden Macaristan ve Yunanistan gibi batı ülkelerine yayıldığının kabul edildiğini belirtti.
Temiz, Türklerle ırk yakınlığı bulunan Macarların tarhanayı Macaristan'a ve Finlandiya'ya kadar taşıdıklarını belirterek, bugün Suriye, Filistin, Ürdün, Lübnan ve Mısır gibi Yakındoğu ülkelerinde ''kishk'', İran ve Irak'ta ''kushik'' veya ''kushuk'', Türkistan'da ''göce'', Yunanistan'da ''trahanas'', Macaristan'da ''tahonya'', Finlandiya'da ise ''talkhuna'' ismiyle tarhanaya çok benzeyen gıdalar üretildiğini bildirdi.
Bileşimine katılan maddeler ve üretim tarzındaki değişiklikler nedeniyle tarhananın bölgelere göre çeşitlilik gösterdiğini kaydeden Temiz, genellikle İzmir, Manisa ve Burdur yöresinde yapılan un tarhanasının büyük bir kazanın dibine ''tarhana otu'' adı verilen aromalı otun yerleştirilmesiyle yapıldığını söyledi.
Ege Bölgesi'nin farklı yörelerinde üretilen un tarhanalarına tarhana otu yerine nane, un yerine irmik konulduğunu, un ve maya karışımına mercimek ve nohut da eklenebildiğini belirten Prof. Dr. Temiz, Tokat, Sinop, Edirne ve Tekirdağ gibi bazı illerde süt, un ve yumurta karıştırılarak ''sütlü tarhana'' yapıldığını ifade etti.
Temiz, Kahramanmaraş ve köylerine özgü firiğin (yarı kurumuş tarhana) özellikle çocuklar tarafından ceviz içiyle birlikte çiğ olarak tüketildiğini, tamamen kurutulmuş tarhananın ise kış boyunca çorbalık ve çerez olarak değerlendirildiğini söyledi.
Kaynak: AA
Tarhananın Faydaları Yararları
Türk Mutfağının ve Anadolu’nun tanınmış bir yiyeceği olan tarhana, sabah kahvaltıları dahil her öğün yenebilen, kökeni Doğu Asya`dan gelen Türklere ait bir besindir.Besleyici değeri en yüksek çorbalardan biridir. Nasıl mı?
100 gr toz tarhanada 14,1 gr protein, 58,8 gr karbonhidrat ve 3,9 gr yağ, 78 mg kalsiyum, 0,5 mg demir bulunur. İyi bir protein, kalsiyum, A vitamini, B1 vitamini, B2 vitamini ve likopen kaynağıdır.
Türk mutfağının vazgeçilmez tatlarından olan tarhana çorbası; besleyici, doyurucu ve tamamlayıcı bir besindir. Pişirilirken içine nohut, mercimek, kıyma gibi besinler eklenerek besin değeri daha da yükseltilebilir.
Diyabet, hipertansiyon ve obezitenin tıbbi beslenme tedavisinde glisemik indeksinin beyaz ekmekten düşük olması ve doyurucu özelliğinin fazla olması nedeniyle tavsiye edilen bir besindir.
Yoğurt tüketemeyen kişiler ve bebeklerin beslenmesinde çok iyi bir alternatiftir. Ayrıca tahılların fermentasyonu sonucu oluşan tarhana probiyotik özellikte bir besindir.
Kurutulan besinlerde C vitamini yok denecek kadar azdır bu nedenle tarhana da sofrada salata vb. C vitamininden zengin besinlerle birlikte tüketilirse besleyici değeri artar.
Diyetisyen Aysen Arıcan
Şifa kaynağı tarhana!
Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Temiz, vitamin ve mineraller yönünden zengin olan tarhananın şifa kaynağı olduğunu söyledi. Yaptığı açıklamada, tarhananın içinde bulundurduğu çeşitli liflerden dolayı yüksek kolesterol, kalp krizi, kolon kanseri, obezite, yüksek tansiyon, hemoroid ve damar hastalıklarının azaltılmasında etkili olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Temiz, tarhanada bulunan proteinlerin vücut için gerekli olan bazı aminoasitleri bolca ve dengeli olarak içerdiğini belirterek, "Tarhana, vücudumuzun mikroplara karşı dirençli olması açısından önemli olan vitaminler ve mineraller yönünden zengindir. Tarhanada özellikle B vitaminleri bol miktarda bulunur. Kepeği uzaklaştırılmamış undan yapılan tarhanalardaki B vitaminleri içeriği kepeksiz undan veya göceden (kabuğu soyulmuş ve kırılmış buğday) yapılan tarhanalara göre daha yüksektir. Kalsiyum, demir ve çinko ise tarhanada bol bulunan minerallerdir" dedi.
Gıdalarla alınan proteinlerin vücuda yararlı olabilmesi için ilk aşamada mide ve bağırsaklarda sindirilerek aminoasitlere kadar parçalanması gerektiğini kaydeden Temiz, "Aminoasitler bağırsaklardan kolayca emilir ve vücuda yarar sağlar. Sindirilemeyen proteinler ise dışkıyla dışarı atılır ve vücut bu proteinlerden yararlanamaz. Tarhananın bileşimine yoğurt ve bitkilerden kaynaklanarak dahil olan laktik asit bakterileri tarhanadaki proteinleri belli ölçülerde aminoasitlere parçalayarak tarhanayı sindirimi kolay gıda şekline dönüştürür. Böylece aminoasitler tarhana ile vücuda hazır olarak girerler ve bağırsaklardan kolayca emilerek vücuda yarar sağlar. Buna bağlı olarak tarhananın besleme değeri artmış olur" diye konuştu.
Proteinlerin sindiriminin özellikle bebekler ve yaşlılar için çok önemli olduğuna işaret eden Temiz, bebeklerde sindirim enzimlerinin yetersiz olduğunu, yaşlılarda ise sindirim enzimlerinin çalışmasının yavaşladığını, bu nedenle tarhananın bebekler ve yaşlılar için tüketimi özendirilecek, sindirimi kolay besleyici bir gıda olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Temiz, tarhananın buğday unu veya göce adı verilen kepeksiz buğday yarmasına yoğurt, maya, domates, biber ve soğan gibi çeşitli sebzelerle nane, dereotu ve çörtük gibi çeşitli aromalı otlar ve tuz eklenip yoğrularak elde edilen hamurun 1-5 gün süreyle fermantasyona bırakılması ve ardından kurutulmasıyla elde edilen sağlıklı, sindirimi kolay, beslenme değeri yüksek ve dayanıklı geleneksel bir fermente Türk gıdası olduğunu söyledi.
Tarhananın Türk kavimleri tarafından çok eski çağlarda üretilip tüketildiğinin tahmin edildiğini kaydeden Temiz, Orta Asya’dan göç eden Türklerle birlikte Anadolu’ya geldiğini ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde de İran ve Irak gibi imparatorluğa yakın komşu doğu ülkelere ve Rumeli üzerinden Macaristan ve Yunanistan gibi batı ülkelerine yayıldığının kabul edildiğini belirtti.
Temiz, Türklerle ırk yakınlığı bulunan Macarların tarhanayı Macaristan’a ve Finlandiya’ya kadar taşıdıklarını belirterek, bugün Suriye, Filistin, Ürdün, Lübnan ve Mısır gibi Yakındoğu ülkelerinde "kishk", İran ve Irak’ta "kushik" veya "kushuk", Türkistan’da "göce", Yunanistan’da "trahanas", Macaristan’da "tahonya", Finlandiya’da ise "talkhuna" ismiyle tarhanaya çok benzeyen gıdalar üretildiğini bildirdi.
Bileşimine katılan maddeler ve üretim tarzındaki değişiklikler nedeniyle tarhananın bölgelere göre çeşitlilik gösterdiğini kaydeden Temiz, genellikle İzmir, Manisa ve Burdur yöresinde yapılan un tarhanasının büyük bir kazanın dibine "tarhana otu" adı verilen aromalı otun yerleştirilmesiyle yapıldığını söyledi.
Ege Bölgesi’nin farklı yörelerinde üretilen un tarhanalarına tarhana otu yerine nane, un yerine irmik konulduğunu, un ve maya karışımına mercimek ve nohut da eklenebildiğini belirten Prof. Dr. Temiz, Tokat, Sinop, Edirne ve Tekirdağ gibi bazı illerde süt, un ve yumurta karıştırılarak "sütlü tarhana" yapıldığını ifade etti.
Temiz, Kahramanmaraş ve köylerine özgü firiğin (yarı kurumuş tarhana) özellikle çocuklar tarafından ceviz içiyle birlikte çiğ olarak tüketildiğini, tamamen kurutulmuş tarhananın ise kış boyunca çorbalık ve çerez olarak değerlendirildiğini söyledi.
Tarhana kansere karşı kalkan
Hacettepe Üniversitesi Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Çelik, kanserden korunmada beslenmenin önemine vurgu yaptı, tarhanayı örnek gösterdi.
Prof. Dr. İsmail Çelik, 5. Prevantif Onkoloji Sempozyumunda soruları yanıtlayan kanserden korunmada beslenmenin önemine ilişkin bilgi verirken, Anadolu kültüründeki yemek anlayışına sahip çıkılmasını istedi ve özellikle annelerin vazgeçilmezi ''tarhana çorbasının'' faydalarına dikkati çekti.
Prof. Dr. Çelik, şu görüşleri dile getirdi: ''Televizyondan duyduklarına değil, ananelerinden duyduklarını yemelerini önereceğim. Köyümüzdeki, bize öğretilenleri yerlerse kanserden korunurlar. Meyve, sebze, lifler, tahıllar. Köylerde çok ciddi et yenmezdi. Her gün her gün etler, pideler restoran kültürüdür. Her gün et mi yenir, bir kere o kadar zengin değildi Türk halkı. Et az yenecek, meyve sebze çok yenecek, tahıldan da biraz fazla.
'TARHANA ÇORBASININ İÇERİĞİNE BİR BAKIN'
Kilo kontrolünün önemine işaret eden Çelik, ''Şişman olmayacaksınız, şişmanlıktan kaçınacaksınız. Bakanlığın çalışması var, şişmanlığın sebebi ne olursa olsun kanser riski yaratıyor diye. O diyeti, bu diyeti değil, şişmanlığın sebebi zeytinyağı da olabilir, fındık, fıstık da olabilir. İnsan her gün badem yer mi, kanserden korunmak için de yenmez, tedavi olmak için de yenmez'' diye konuştu.
Sigara kullanmamanın, kanserden korunmada önemli faktörlerden biri olduğunu dile getiren Çelik, ''Bir sigara içmemek ve şişmanlamamak. Yiyorsanız eğer yakmak için egzersiz yapın. Ticari amaçlı, belli kliniğe yönlendirme amaçlı her şeyi kesmeliler insanlar, Anadolu kültüründeki yemek anlayışına uygun beslenmeli. Tarhana çorbasının içeriğinde o kadar kanserden koruyan madde var ki... Yoğurdundan domatesine içindekilere bir baksınlar'' değerlendirmesinde bulundu.
Bebeğe en iyi ek besin tarhana çorbası
Bebeğe ek besine en erken 4, en geç 6 ay arasında başlanması gerektiğini belirten uzmanlar, anne sütünü tamamlayıcı en iyi ek besinin sütle yapılmış tarhana çorbası olduğunu söylüyor.  
Bebeklerde anne sütünü tamamlayıcı ek besinlerle ilgili bilgilerin güncellendiğini söyleyen Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Artan, anne sütünün sayısız faydası olduğunu, 1-1,5 yıl anne sütü ile beslenmeye devam edilmesi gerektiğini söyledi.
Yakın zamana kadar ''Ek besinlere ne kadar geç başlanırsa o kadar iyi olur'' düşüncesinin hakim olduğuna dikkati çeken Artan, tüm yararlarına rağmen 6. aydan sonra anne sütünün besinsel değerinin bebeğin gereksinimlerinin gerisinde kaldığına işaret etti.
Prof. Dr. Artan, ''Günümüzdeki çalışmaların sonuçları çok net bir şekilde bize göstermektedir ki anne sütüyle beslenmeye tamamlayıcı ek besinlere en erken 4 aylıkken, en geç de 6 aylıkken başlamak gerekiyor'' dedi.
Ek besinlerin bu sürelerde yavaş yavaş beslenmeye girmesinin zorunluluk olduğunu vurgulayan Artan, bebeğin bağışıklık belleği ve toleransı ile bağışıklık sisteminin yabancı besinlere hoşgörü kazanabilmesi için bu yaş döneminin kritik önem kazandığını söyledi.
EN İYİ EK BESİN TARHANA
Bebeklik çağındaki tamamlayıcı beslenme çözümlerinde ev yapımı sebze çorbalarının çok önemli olduğuna işaret eden Artan, kadınların patates, pirinç, mercimek, kabak, havuç ve maydanozu bir tencerede kaynatarak süzgeçten geçirdiklerini ve ezerek bebeğin sevebileceği kıvama getirdiklerini anlattı. Zeytinyağı ile zenginleştirilen bu çorbaya alternatif olarak tavuk suyu ve yoğurt çorbalarının da verildiğine işaret eden Artan, bebeklerde tamamlayıcı en iyi ek besinin tarhana çorbası olduğunu vurguladı.
Artan, tarhananın içindeki vitamin ve minerallerin oldukça önemli olduğunu, bazı aminoasitleri dengeli olarak içerdiğini, özellikle B vitamini yönünden zengin olduğunu, kalsiyum, demir ve çinko bulundurduğunu kaydetti. Tarhananın yapımında bölgelere göre küçük farklılıklar bulunduğuna işaret eden Artan, ''Bu farklılıkları gidererek tarhanayı bir bebek besini haline getirmenin yolu, tarhanayı sütle pişirmekten geçiyor. Su yerine sütle yapılan tarhana, besinsel değeri oldukça yüksek, yeterli ve ideal bebek ek besinidir'' dedi.
Tarhananın içindeki vitamin ve minerallerin yeterli olduğunu ve ekstra tuz eklememesi gerektiğini dile getiren Artan, ''Sütle pişirilen tarhana anneler için hazırlaması kolay ve ekonomik bir çözüm. Mümkünse tarhanayı 6. aydan sonra süt ile pişirerek vermemiz gerekiyor'' diye konuştu.
Kuru tarhananın 100 gramında 1,3 gram protein olduğunu ve sütle pişirildiğinde mükemmel bir protein içeriğine sahip olduğunu anlatan Artan, 200 mililitre süte 2 kaşık tarhana ile bebek için gerekli çorbanın hazırlanabileceğini söyledi. Artan, süt olmadığı durumlarda tavuk ya da et suyu ile yapılacak tarhana çorbasının da bebek için çok önemli bir ek besin kaynağı olduğunu kaydetti.
''MEYVE PÜRELERİ GEREKSİZ''
Önceki yıllarda tahıllar ya da süt gibi besin kaynaklarına olabildiğince geç başlamasının daha sağlıklı olduğunun düşünüldüğünü dile getiren Artan, ''Örneğin bebek irmik, un çorbası, bisküvi gibi tahıllı besinlerle ne kadar geç karşılaşırlarsa ileride tahıl alerjisi, çölyak, tip1 diyabet gibi hastalıklara yakalanma oranının da o kadar az olacağı düşünülüyordu'' dedi.
Buna karşın artık annelere tahıllarla tanışmayı 6,5 aydan daha ileriye bırakmamalarını tavsiye ettiklerini ifade eden Artan, bebek beslenmesinde tamamlayıcı olarak en çok tercih edilen meyve pürelerinin ise çok faydalı olmadığına dikkati çekti. Meyve suları ve meyve pürelerinin gerekli besinsel değere sahip olmadığını vurgulayan Artan, sebze çorbaları, yoğurt ve muhallebinin gönül rahatlığıyla başlanabilecek ek besin çözümleri olduğunu kaydetti.
Kaynak:

 
2)  Domates Çorbası
Domatesin enerji değeri (kalorisi) azdır. Bir orta boy domatesle en fazla 25-30 kalori alırsınız. Domates ve domates ürünlerinin kilo yönetimini kolaylaştırmasının bir nedeni de budur.
* Domates lif zengini bir besindir. Lif bakımından zengin beslenme; kolesterol kan şekerine destek olur.
* Kan basıncını azaltır.
* Kansere karşı korur.
* Kilo yönetimini kolaylaştırır.
* Kansızlıkla mücadelede yardımcıdır.


3)  Mercimek Çorbası
Mercimek Kırmızı tanelileriyle yapılan çorbasını severek içtiğimiz; yeşil taneleriyle hazırlanan salata yemek ve köftesini afiyetle yediğimiz doğal protein kaynağı Mercimek bitkisi Baklagiller’dendir. Yukarıda görüldüğü gibi yüksek oranlı besin değerleri olan mercimek bu özelliğinin yanı sıra;
* Kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürür: Böylece kalp krizi geçirme rizikosunu azaltır; kalp dostu bir besin olduğunu kanıtlar.
* Yüksek oranda lif içermesi nedeniyle mercimek şeker hastaları için değerli bir besindir: Çünkü insülin ve kan şekerini düşürür.
* Yüksek lif içeriğiyle pekliğe iyi gelir ve kalın bağırsakların çalışmasını düzene sokar. Hemoroit ve diğer kalın bağırsak sorunlarında iyileştirici etkiler yapar.
* Mercimek içerdiği yüksek orandaki demir ve folik asit nedeniyle kansızlığı önler.
* Zengin potasyum içermesi nedeniyle yüksek tansiyonu düşürücü etkiler yapar.
* Mercimek içerdiği maddelerle bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır.
* Mercimek çorbası içtiğinizde kuru baklagil tüketmiş olur ve posa alımınızı da artırmış olursunuz.


4)  Brokoli Çorbası
Besin olarak en yararlı sebzelerden biri olan brokolinin faydaları;
* Brokoli içerdiği maddeler açısından insan sağlığı üzerinde çok faydalıdır. Vitamin değerleri açısından; A, E ve C vitaminlerini içermektedir. İçerdiği flavonoidler bakımından bağışıklık sistemimizi güçlendiren bir özelliğe sahiptir.
* Antibiyotik özelliğe sahip olan brokoli, bu yönüyle prostatitis'e (prostat enfeksiyonu) karşı çok etkindir.
* Hiç bir antibiyotik yoktur ki bağışıklık sistemimizi zayıflatmasın. İşte brokolinin önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır; aynı zamanda hem bağışıklık sistemimizi güçlendirmekte hem de antibiyotik vazifesi görmektedir.
* Brokoli, meme, prostat, bağırsak ve idrar kesesi kanserlerine karşı güçlü bir koruyucudur.
* Brokoli içerdiği bazı indol ve indol türevleri (bitkisel hormonlar) açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu sayede vücudumuzdaki hormon dengesini ayarlayıcı özelliğe sahiptir.
* Menopoz dönemindeki bayanlar için östrojen hormonunun düzenli çalışması için brokolideki bitkisel hormonlardan yararlanmaktadırlar.
* Brokolinin kendine özgü olan selülozik yapısı (lifli yapı) bağırsaklarda oluşan toksinlerin uzaklaştırılmasında (toksin atıcı) ve alınmış olan ağır metallerin emilmesinde büyük rol oynamaktadır. Brokolinin bu lifli yapısı dışkının düzenli bir şekilde dışarı atılmasını sağlar. Kabızlığı önleyicidir.

5)  Ezogelin Çorbası
Mercimek çorbasından pek farkı olmayan Ezogelin çorbası, soğuk kış günlerinin en güzel çorbası...
* Besin değeri oldukça yüksek olan mercimek vücuda ve zihne güç verir.
* Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
* Gözlere de yararlıdır.
* Mercimeğin kalori değeri de yüksektir.
* Enerji verir ve yorgunluğu giderir.
* Kansızlara faydalıdır.
* Anne sütünü attırır.
* Kandaki kolesterol oranını düşürür ve kan akışını hızlandırır.
* Kalp ve damar hastalıkları ile şeker hastalığından korunmaya yardımcı olur.
* Kalp krizi riskini azaltır.
* Bağırsakları çalıştırarak vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasını kolaylaştırır ve kabızlığı giderir.

6)  Yayla Çorbası
İçerisinde bolca bulunan yoğurt sayesinde vitamin kaynağı olan Yayla Çorbasının faydalarını saymakla bitmez. İşte bunlardan birkaçı;
* Yoğurt yüksek kolesterol ve diyabet hastaları için oldukça faydalıdır. Kötü kolesterolü düşürür, iyi kolesterolü yükseltir ve yağların harcanmasını kolaylaştırarak şişmanlamayı önler. Karın bölgesindeki fazla kilolardan kurtulmak isteyenler için yoğurt ideal bir besindir.
* Japonya’da yapılan araştırmalar, şekersiz yoğurdun nefes kokusunu giderdiğini, diş taşı ve diş eti iltihaplarını doğal yollardan önlediğini ortaya koydu. Araştırma kapsamında 6 hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin yüzde 80’inde nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyinin düştüğünü belirten Japon bilim adamları, yoğurdun içeriğindeki maddelerin bu rahatsızlıkları önlediğini vurguladı.
* Yoğurt bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu özelliği nedeniyle yoğurt vücudu kanserden, mide ve bağırsak hastalıklarından, mide, kolon ve ince bağırsak kanserlerine kadar birçok hastalıktan korur.
* Yoğurt, bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların yaşamasını engeller ve sindirimi kolaylaştırır. Vücutta kendi kendine sindirilen tek gıda yoğurttur.
* Yoğurt tüberküloz hastalığına karşı doğal bir antibiyotik etkisi gösterir. Stres, alkol, kolalı ve karbonatlı içeceklerle zarar gören sindirim sistemini korur.
* Yoğurt karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, kalsiyum ve fosfordan oldukça zengin bir besindir.
* Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını karşılar.
* Yoğurttaki potasyum, kan basıncı ve kalp atışlarını düzenler.
* Yoğurt büyüme gelişme çağında diş ve kemik gelişimini hızlandırır, raşitizmden korur, kemikleri güçlendirir ve kırılmaları önler.
* Yoğurt, bebeklere altıncı aydan sonra ek olarak verilen ilk besinlerden biridir. Böylece bebeklerin kemik ve diş gelişimine yardımcı olur. Bağışıklık sistemlerini güçlendirir. Bağırsaklarda faydalı mikropların oluşumunu hızlandırır, ishalden korur.
* Akşam yenen bir kase yoğurt uykuya dalmayı kolaylaştırır.
* İshali olanlarda yoğurt ve ayran iyileşmeyi hızlandırır.
* Yoğurdun alerjik etkisi çok azdır.
* Yapılan çalışmalar çok yoğurt yiyenlerin az yiyenlere göre daha uzun ömürlü ve daha sağlıklı yaşadıklarını göstermiştir

7)  Tavuk Çorbası
Gripten kurtulmak için ilaç kullanmak istemiyorsanız, uzmanlar doğal yollar öneriyor.
* Et suyu ve tavuk suyuyla çorba hazırladığınızda yağ ilave etmenize gerek kalmaz. Küçük et ve tavuk parçacıklı çorbalar enerji verir tok kalmanızı sağlar.
* Tavuk sulu sebze çorbaları, nötrofil ismi verilen iltihap hücrelerini engelliyor. (Nötrofiller, solunum yollarında muküs salgısını artırarak öksürük, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı gibi hastalık belirtilerinden sorumlu tutulan hücrelerdir.)
* Tavuk ve piliç, protein, madensel tuzlar ve vitamin kaynağıdır.
* Güç ve enerji verir. İbni Sina ve Hipokfat gibi eski hekimler tavuk etini pek çok hastalığa karşı ilaç olarak verirlerdi.
* Kolestrol yapmaz. Yaşlılar, başta göğsü olmak üzere, korkmadan bol bol tavuk eti yiyebilirler.
* Kırmızı ete göre daha düşük oranda yağ içeren tavuk eti tüketmek ise kalp krizi riskini yüzde 19 oranında azaltıyor.

8)  Mısır Çorbası
Süt ve mısır gibi insan vücuduna yararlı olan besinlerin bolca bulunduğu Mısır çorbasının faydaları;
* Lif yönünden zengin bir besin olması, kan şekerinin dengeli bir şekilde yükselmesini sağlar. Bol lif, sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlayarak kabızlığı da önler ve ishali keser.
* Koroner kalp hastalığı riskini azaltır.
* İçerdiği yüksek karbonhidrat sayesinde da enerjinize enerji katar
* A vitamini yönünden zengin olduğu için gözlere kuvvet verir.
* Kan yapıcı özelliğe sahiptir.
* Mideyi kuvvetlendirir, gastrit gibi rahatsızlıkların iyileşmesine yardımcı olur.
* Mısır püskülü idrar söktürür, böbrek taşlarının kolay düşürülmesini sağlar.
* Mısırözü yağında doymamış yağ asitleri bol miktarda bulunduğu için kolesterolü düşürür, damar sertliğini önler.


9)  Mantar Çorbası
Tüm dünyada on binlerce çeşidi bulunan mantar protein ve demir açısından çok zengindir. Ayrıca mantarda A, B, D, P ve K vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, fosfor ve bakır mineralleri de bulunur.
* İçerdiği Protein değeri sayesinde etin yerini tutar. Bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı direnci arttırır.
* Göze ve vücuda kuvvet verir.
* Bedensel ve zihinsel gelişimi destekler.
* Öğrenme yeteneğini arttırır.
* Yorgunluğu giderir.
* Bol miktarda demir minerali içeren mantar, kansızlığa iyi gelir.
* Kandaki kolesterol oranını düşürerek kalp ve damar hastalıları ile kalp krizine karşı koruyucu etki gösterir.

10)             Pirinç Çorbası
Nişasta açısından zengin bir besin olan pirinç, içerdiği kalori ile miktarı ile çok iyi bir enerji kaynağıdır. 100 gr. kuru pirinç yaklaşık 360 kalori içerir. Ayrıca, B1, B2, C ve E vitaminleri ile sodyum, magnezyum, potasyum, kalsiyum, demir ve fosfor minerallerini içerir. Pirincin besin değeri kabuğu alındığında azalır. Bu nedenle besin değerlerini koruması ve daha yararlı olması için kepekli pirinç tercih edilmelidir.
* Vücut gelişimini destekler.
* Vücuda enerji verir ve vücudu kuvvetlendirir.
* Doyurucudur.
* Zihni açar.
* Yüksek tansiyonu düşürür.
* Hazmı kolaylaştırır.
* Vücuttaki fazla suyu çekerek vücudun toksit maddeleri uzaklaştırmasına yardımcı olur ve ishali de keser.
* İçeriğinde bulunan kanser önleyici maddeler sayesinde başta bağırsak kanseri olmak üzere kansere koruyucudur.
* Kandaki kolesterol oranını azaltıcı etkisi ile kalp ve damar hastalıklarına karşı da koruyucudur.

11)             Ispanak Çorbası
A, C, E ve B grubu vitaminleri ile demir, magnezyum, fosfor ve iyot mineralleri ve protein açısından oldukça zengin bir besindir.
* Vücudun dayanıklılığını arttırır ve vücuda kuvvet verir.
* Yorgunluğu giderir.
* Zihni kuvvetlendirir.
* Yaşlılığa bağlı öğrenme güçlüklerini giderir.
* Ispanak, kansızlığa iyi gelmesinin yanında kanser, kalp ve damar hastalıkları ile soğuk algınlığı, ağız, boğaz ve göğüs hastalıklarına karşı da faydalıdır.
* Yüksek tansiyona, felce ve özellikle yaşlanmaya bağlı görme bozukluklarına iyi gelir.
* Hamilelere ve doğacak çocuğa güç verir.
* Sinirleri yatıştırır ve sakinlik verir.
* Sindirimi kolaylaştırır.
* İdrar söktürücüdür.
* Hemoroite (Basur) iyi gelir.
* Yara ve yanıkların iyileşmelerini hızlandırır.
* Kemikleri ve dişleri güçlendirir.
* Diş çürümelerini önler.
* Kolesterolü düşürür.
* Şeker hastalarına yararlıdır.

12)             Kereviz Çorbası
Oldukça besleyici bir sebze olan kereviz A, B ve C vitaminleri ile başta fosfor olmak üzere çinko, bakır, mangan ve selenyum minerallerini içerir. Besin değeri ve faydası bakımından Allah’ın bir lütfü olan bu bitki pek çok hastalığa iyi gelir.
* Uyarıcıdır.
* Kandaki stresi hormonlarını azaltır ve sinir yorgunluğunu giderir.
* Vücudu kuvvetlendirir. Cinsel gücü ve isteği arttırır, iktidarsızlığı giderir.
* İştah açıcıdır.
* Ağız kokusunu giderir.
* Öksürüğü keser.
* Kanı temizler.
* Karaciğer şişliğini ve sarılığı giderir.
* Sivilceleri azaltır. Gaz söktürücüdür.
* Böbrek kumunun ve taşlarının dökülmesine yardımcı olur.
* Yüksek tansiyon, şeker ve prostat hastalarına faydalıdır.
* Hipertansiyonu ve kolesterolü düşürür.
* Mideyi kuvvetlendirir.
* Ağrıları giderir.
* Cilde tazelik ve parlaklık verir.
* Unutkanlığa karşı faydalıdır.
* Anne sütünü arttırır.
* Romatizma ve gut şikâyetlerini azaltır.

13)             Kremalı Kabak Çorbası
Sarı renkte çiçekler açan sürüngen bir bitki olan kabak oldukça besleyicidir. Özellikle B1 ve C vitaminleri ile potasyum ve fosfor mineralleri açısından zengindir. Ayrıca, bitkisel protein, nişasta ve çinko içerir. Kabak lif açısından da zengin bir besindir.
* İdrar söktürür ve kabızlığı giderir.
* Mide ve bağırsakları yumuşatır.
* Böbrek ve mesane iltihaplarını giderir.
* Basur ve prostat şikâyetlerini azaltır.
* Yüksek tansiyonu ve kan şekerini düşürmeye yardımcı olur.
* Sinirleri yatıştırır.
* Göğsü yumuşatır ve öksürüğü keser.
* Kan yapar.
* Cinsel gücü ve doğurganlığı arttırır.
* Zihin açar

14)             Balık Çorbası
Haftada en az iki kez balık yiyorsanız, sağlığınızı koruyorsunuz demektir. Yapılan araştırmalar düzenli olarak balık yemenin fiziksel ve ruhsal sağlığımıza iyi geldiğini gösteriyor.
* Kalp hastalığını ve felci önler. Balıkların hepsi yararlıdır, fakat kalbi koruyan omega-3 yağı bakımından somon, ton, sardalya, ringa, alabalık, morina, uskumru, kefal ve barbunya balıkları daha zengindir.
* Kolesterol metabolizmasını ayarlar. Balıkta bol miktarda bulunan Omega-3, damar genişletici, agregasyon önleyici etkisi vardır. Bu özelliklerinden dolayı kalp ve damar hastalıklarına karşı korunma sağlar.
* Kemikler için yararlıdır. Ton, sardalya gibi konserve balıklar ve yumuşacık kılçıklarıyla beraber yenilebilecek küçük balıklar, süt ürünlerinin yanında beslenmenizde daha fazla kalsiyum bulundurmanın en iyi yoludur.
* Şeker hastaları için yararlıdır. Şeker hastaları, kalp hastalığı ve felç riskinden daha çok etkilendikleri için balık yemek onlar için yararlıdır.
* Astım tehlikesini azaltır. Bazı bulgulara göre, haftada birden fazla, özellikle de yağlı balıklardan yiyen çocuklarda astıma tutulma oranı, fazla balık yemeyen çocuklara göre daha azdır.
* Balık prostat kanserini önler. Omega - 3 yağlarının antikanserojen etkisi çeşitli araştırmalar sonucu ortaya konulmuştur. Bilim adamları Omega - 3 yağlarınca zengin bir diyetin tümör ve metastas oluşumunu azalttığını belirtiyorlar.
* Balık kırışıklara karşı etkilidir. Avustralya'da yayınlanan bir araştırma, beslenmenin cilt yaşlanmasıyla ilintili olduğunu ortaya koydu. Balık yiyen insanların cildinin daha az yaşlandığı, kırışık sorunuyla daha geç tanıştığı görüldü.
* Balık yemek mutluluk ve enerji kaynağıdır. Serotonin 'rahatlık, mutluluk' hisleriyle bağlantılı önemli bir sinir iletkeni. 11 ülkede yürütülen araştırmalar, depresyon oranıyla tüketilen balık miktarının ters orantılı olduğunu gösteriyor.
* Balık yiyen kadınların çocukları daha zeki olur. İngiltere'de yapılan bir araştırma hamileliklerinde balık yağı açısından zengin bir diyet uygulayan kadınların çocuklarının daha zeki, daha çevik olduklarını ortaya koydu.
* Balık yemek için bütçenizi zorlamaya gerek yoktur. Bazı balıklar pahalıdır ama ucuz balıklar da bulunmaktadır. Et ve tavukta olduğu gibi, balığın yağlarını ayırmaya gerek yoktur. Böylelikle paranızı sokağa atmamış olursunuz.
* Yağ oranı azdır. İçinde sağlık için önemli olan Omega-3 yağı bulunmasına karşın, balıklar genel olarak daha az yağlıdır, kilo aldırmazlar.
* Bunaklık ve Alzheimer riskini azaltır. Balıkta bulunan yağ asidi beyindeki iltihaplanmayı önleyebiliyor, beynin ve sinir hücrelerinin gelişmesini sağlıyor, böylece bunaklık ve Alzheimer riskini azaltıyor.
* Yapılan bir araştırmada, kanser hücrelerini besleyen maddelere balık yağını karıştıran uzmanlar, bu uygulamanın kanser hücrelerini “intihara zorladığını” belirledi.

15)             Köfteli Sebze Çorbası
Köfteli sebze çorbasının içinde yer alan patates ve havuç vitamin bakımında çok zengin... Bol miktarda C ve B vitaminleri ile potasyum ve kalsiyum içeren patates, protein, bakır, demir ve fosfor da içerir. Bol miktarda A vitamini barındıran havuç ise B, C, D ve E vitaminleri açısından da oldukça zengindir. Ayrıca karoten, şeker ve fosfor ihtiva eder.
PATATES:
* Vücuda enerji verir, halsizliği ve yorgunluğu giderir.
* Kandaki şeker oranını düşüren patates şeker hastaları için faydalıdır.
* Damar sertliğini giderir. Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.
* Kanı temizler.
* Kansere karşı koruyucudur.
* Bağırsak şişliğini ve basur ağrılarını azaltır.
* El ve ayak çatlaklarına iyi gelir.
* Bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olur.
* Böbreklere faydalıdır.
* Normal ve kuru ciltler için yararlıdır
çorba neye iyi geliyor?
Güncelleme: 06 Aralık 2012 18:06
 HAVUÇ:
* Bağırsakları çalıştırarak sindirime yardımcı olur.
* İdrar ve gaz söktürücüdür.
* Kabızlığı giderir, ishali keser.
* Bağırsak iltihaplarını ve böbrek ağrılarını giderir.
* Bağırsak kurtlarını düşürmeye yardımcı olur.
* Vücuda, kalbe ve gözlere kuvvet verir.
* Cinsel gücü arttırır.
* Bitkinliğe ve Kansızlığa iyi gelir.
* Astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarına ve öksürüğe karşı faydalıdır.
* Kansere karşı koruyucudur.
* Kandaki kolesterol oranını düşüren Havuç, kalp hastalıkları ve damar sertliğine faydalıdır.
* Kalp krizi ve felç riskini azaltır.
* Vücuttaki zararlı maddeleri uzaklaştırmaya yardımcı olarak kanı temizler.
* Cilde tazelik ve canlılık verir.
* Cilt hastalıklarına karşı yararlıdır.
* Romatizma ve gut hastalığına iyi gelir.
* Diş etlerini güçlendirir.

16)             Yuvalama Çorbası
Besin değeri ve kalorisi yüksek bir sebze olan nohut, Yuvalama çorbasının başlıca besleyici baklagilindendir. Bol miktarda nişasta ve azot içermesinin yanında bitkisel protein ve B vitaminleri ile demir, kalsiyum, fosfat ve fosfor gibi mineraller açısından zengindir. 100 gr. nohut 360 kalori, yaklaşık 20 gr bitkisel protein, 5 gr. yağ ve 61 gr. karbonhidrat içerir.
* Vücudu kuvvetlendirir.
* Beyinsel ve zihinsel yorgunluğu giderir.
* İştah açar.
* Mideyi kuvvetlendirir, bağırsakları yumuşatır ve bol idrar söktürür.
* Anne sütünü arttırır.
* Vücuttaki damarları açar.
* Cinsel isteği ve gücü arttırır.
* Sesi açar ve öksürüğü keser.
* Göğüs kanserine karşı koruyucudur.
* Vücutta fazla su toplanmasını önler.
* Östrojen hormonunu dengeleyici etkisi ile özellikle menopoz döneminde faydalıdır



17)             Yörük Çorbası
Yörük çorbasının içerisinde de yer alan nohut, besin değeri ve kalorisi yüksek bir sebze olan nohut oldukça besleyicidir. Bol miktarda nişasta ve azot içermesinin yanında bitkisel protein ve B vitaminleri ile demir, kalsiyum, fosfat ve fosfor gibi mineraller açısından zengindir. 100 gr. nohut 360 kalori, yaklaşık 20 gr bitkisel protein, 5 gr. yağ ve 61 gr. karbonhidrat içerir.
* Vücudu kuvvetlendirir.
* Beyinsel ve zihinsel yorgunluğu giderir.
* İştah açar.
* Mideyi kuvvetlendirir, bağırsakları yumuşatır ve bol idrar söktürür.
* Anne sütünü arttırır.
* Vücuttaki damarları açar.
* Cinsel isteği ve gücü arttırır.
* Sesi açar ve öksürüğü keser.
* Göğüs kanserine karşı koruyucudur.
* Vücutta fazla su toplanmasını önler.
* Östrojen hormonunu dengeleyici etkisi ile özellikle menopoz döneminde faydalıdır

18)             Mahluta Çorbası
Çorbanın içerisinde yer alan yeşil mercimekte, % 24 oranında protein bulunur. 1 kilo mercimek, -1 kilo etteki ve 1 kilo buğday ekmeğindeki albumin, karbonhidrat ve madenleri rahatça karşılar. Ayrıca A, B1, B2, C vitaminleri, kalsiyum, sodyum, potasyum, demir, fosfor, kükürt, çinko, klor, bakır, iyot, karbonhidrat içerir, Özellikle kansız, halsiz, sinirli kişilere yararlıdır. İçine et veya kıyma konulmasına gerek yoktur. Az sıvı yağ ile pişirilirse daha sağlıklı olur. Kolesterolü olanlar için risk taşımaz.
* Besin değeri oldukça yüksek olan mercimek vücuda ve zihne güç verir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir.
* Gözlere de yararlıdır.
* Enerji verir ve yorgunluğu giderir.
* Kansızlara faydalıdır.
* Anne sütünü attırır.
* Kandaki kolesterol oranını düşürür ve kan akışını hızlandırır.
* Kalp ve damar hastalıkları ile şeker hastalığından korur.
* Kalp krizi riskini azaltır.
* Bağırsakları çalıştırarak vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasını kolaylaştırır ve kabızlığı giderir.

19)             Düğün Çorbası
İçinde kuzu gerdan ve yoğurt bulunan Düğün çorbasının faydaları;
* Yoğurt yüksek kolesterol ve diyabet hastaları için oldukça faydalıdır. Kötü kolesterolü düşürür, iyi kolesterolü yükseltir ve yağların harcanmasını kolaylaştırarak şişmanlamayı önler. Karın bölgesindeki fazla kilolardan kurtulmak isteyenler için yoğurt ideal bir besindir.
* Japonya’da yapılan araştırmalar, şekersiz yoğurdun nefes kokusunu giderdiğini, diş taşı ve diş eti iltihaplarını doğal yollardan önlediğini ortaya koydu. Araştırma kapsamında 6 hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin yüzde 80’inde nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyinin düştüğünü belirten Japon bilim adamları, yoğurdun içeriğindeki maddelerin bu rahatsızlıkları önlediğini vurguladı.
* Yoğurt bağışıklık sistemini güçlendirdirir. Bu özelliği nedeniyle yoğurt vücudu kanserden, mide ve bağırsak hastalıklarından, mide, kolon ve ince bağırsak kanserlerine kadar birçok hastalıktan korur.
* Yoğurt, bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların yaşamasını engeller ve sindirimi kolaylaştırır. Vücutta kendi kendine sindirilen tek gıda yoğurttur.
* Yoğurt tüberküloz hastalığına karşı doğal bir antibiyotik etkisi gösterir. Stres, alkol, kolalı ve karbonatlı içeceklerle zarar gören sindirim sistemini korur.
* Yoğurt karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, kalsiyum ve fosfordan oldukça zengin bir besindir.
* Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını karşılar.
* Yoğurttaki potasyum, kan basıncı ve kalp atışlarını düzenler.
* Yoğurt büyüme gelişme çağında diş ve kemik gelişimini hızlandırır, raşitizmden korur, kemikleri güçlendirir ve kırılmaları önler.
* Yoğurt, bebeklere altıncı aydan sonra ek olarak verilen ilk besinlerden biridir. Böylece bebeklerin kemik ve diş gelişimine yardımcı olur. Bağışıklık sistemlerini güçlendirir. Bağırsaklarda faydalı mikropların oluşumunu hızlandırır, ishalden korur.
* Akşam yenen bir kase yoğurt uykuya dalmayı kolaylaştırır.
* İshali olanlarda yoğurt ve ayran iyileşmeyi hızlandırır.
* Yoğurdun alerjik etkisi çok azdır.
* Yapılan çalışmalar çok yoğurt yiyenlerin az yiyenlere göre daha uzun ömürlü ve daha sağlıklı yaşadıklarını göstermiştir.
* Yoğurt, vitamin içerdiği için suyu süzülmeden yenmelidir. Süzme yoğurt B vitamininden fakirdir. Hangi yaşta olursanız olun, sağlıklı ya da hasta, her gün mutlaka 1 kase yoğurt yemeyi ihmal etmeyin. Böylece sağlıklı ve uzun ömürlü yaşayabilirsiniz.

Kaynak:

 Çorba Tarifleri
1)  Tarhana Çorbası Nasıl Yapılır
GEREKLİ MALZEMELER (4 Kişilik)
4 çorba kaşığı toz tarhana
2 çorba kaşığı kıyma (isteğe bağlı)
1 çorba kaşığı tereyağı
1 çorba kaşığı salça
1 tatlı kaşığı kuru nane
1 çay kaşığı kekik
1/2 çay kaşığı karabiber
Tuz
Tarhana Çorbası tarifi
Un tarhanasını 4 su bardağı soğuk su ile ıslatıp bir kenarda bekletin.
Kıymayı biraz tuzla birlikte tereyağında hafif esmerleşene kadar kavurun. Salça ve baharatını katın, güzel kokusu çıkana kadar 1-2 dakika kavurun. Tarhanalı suyu katın. Tadına tuzuna bakın. Devamlı karıştırarak bir taşım kaynatın. Ateşi iyice kısın. Kapağını hafif aralık bırakarak 5-6 dakika daha pişmeye bırakın. Tarhana çorbasını sıcak sıcak sofraya çıkarın. Diğer çorba tarifleri
NOT: Çorba; arzu ettiğinizden koyu olursa biraz sıcak su ekleyebilirsiniz, sulu olursa 1 çorba kaşığı tarhanayı 1 çay bardağı kadar soğuk suda eritip süratle karıştırarak çorbaya ekleyin 1-2 taşım kaynattıktan sonra servis yapın.
Kaynak :
2)  Domates Çorbası
Malzemeler:
5 tane domates
2 çorba kaşığı, sıvıyağı
5 çay fincanı, su
2 çorba kaşığı, süt
1 çorba kaşığı, salça
2 çorba kaşığı, un
Tuz
Domates Çorbası Tarifi:
Öncelikle, tencereye sıvıyağı ve unu alalım hafif kavuralım. Daha sonra salçayı ve rende yaptığımız domatesleri ilave edelim karıştıralım. Unun topaklanmamasına dikkat edelim,
5 çay fincanı, suyu ilave edelim, sürekli karıştırarak pişirelim, Koyulaşınca bir iki taşım kaynatıp ocaktan alalım. Servis yapacağınız zaman süt ve tuzunu katalım.
Arzu ederseniz üzerine, rende kaşar peyniri serperek servise sunabilirsiniz.
Kaynak :
3)  Mercimek Çorbası
Malzemeler
1 fincan kırmızı mercimek
1 tane soğan
1 çorba kaşığı un
1 tane havuç
1 tane büyük boy patates
1 tane et bulyon
1-2 yemek kaşığı zeytinyağı
8 su bardağı su
Tuz
Nasıl Yapılır
İlk olarak soğanımızı küçük küçük doğruyoruz ve yağladığımız tencerenin içerisinde güzelce kavuruyoruz. Soğan kavrulduktan sonra içerisine 1 çorba kaşığı unumuzu ekliyoruz. Çok az bir süre daha bu şekilde karıştırıyoruz. Ardından küçük bir şekilde doğradığımız havuçları, patatesleri, bulyonu, kırmızı mercimeği ve tuzunu ekliyoruz. Hepsinin üzerine 8 bardak suyumuzu ekliyoruz ve ağzını kapatıp pişmesini bekliyoruz. Havuçlar yumuşayınca çorbamızı olmuş demektir.
Daha sonra ise isterseniz süzgeçten yada blendırdan geçirebilirsiniz. İdeal olan blendırdan geçirmek ben her zaman bu yöntemi kullanıyorum. Süzgeç kullandığımızda parçalı kalıyor..
Kaynak :
4)  Brokoli Çorbası
Malzeme :
1 kase yoğurt
2 yemek kaşığı, un
1 kase brokoli
2 tane kabak
yarım limon
1 su bardak, et suyu
su, tuz
Üzeri için:
•1 yemek kaşığı, tereyağı
Brokoli Çorbası Tarifi:
Öncelikle sıcak suyu, tencereye alalım, yoğurt ve unu çırpalım üzerine limon suyunu ilave edelim. İlk etapta, soğuk su koyalım karıştıralım, daha sonra sıcak su ilave edelim karıştıralım tencereye ilave edelim, et suyunu da katalım kaynamaya bırakalım. Daha sonra incecik kıydığımız brokolileri ekleyelim, ince kıydığımız kabak ve tuzunu ayarlayalım. Brokoli ve kabak pişince ocaktan alalım. Servise sunacağımız zaman, tereyağını eritip brokoli çorbasının üzerine dökelim. Bol sağlık kaynağı bir çorba, afiyet olsun.
Kaynak :

5)  Ezogelin Çorbası
Malzemeler:(6 kişilik)
■2 su bardağı kırmızı mercimek
■2 adet patates
■2 adet havuç
■2 adet soğan
■5 su bardağı su
■2 çorba kaşığı margarin
■2  çorba kaşığı un
■2 çorba kaşığı salça
■1 kahve fincanı bulgur
■1 kahve fincanı pirinç
■Kırmızıbiber
■Nane
■Tuz
Ezogelin Çorbası Hazırlanışı:
Mercimeği, ince doğradığın soğanı, patatesi ve havucu bir tencereye alın. Üzerine su ilave edin. Tuzunu ekleyin. Ocakta kayanamaya bırakın. Kaynadıktan sonra ateşi kısıp, sebzeler eriyene kadar pişirin. Tel süzgeçten geçirin. Başka bir tencerede margarini eritip, 2 çorba kaşığı unu ilave ederek kavurun. Salçasını ekleyin. Süzülen sebzeleri katın.  (Koyu olursa sıcak etsuyu ilave edin) Pirinç ve bulguru da ilave edin. 15 dakika kaynatın. Piştikten sonra üzerine kızdırılmış kırmızıbiber ve naneyi gezdirip, servis yapın. Afiyet olsun.
Kaynak:
6)  Yayla Çorbası
Gerekli Malzemeler
►5 su bardağı et suyu ya da tavuk suyu
►1 kahve fincanı un
►1 kahve fincanı pirinç
►1 su bardağı yoğurt
►3 çorba kaşığı yağ
►1 adet yumurtanın sarısı
►Yeteri kadar tuz, kırmızıbiber, kuru nane
5 su bardağı et ya da tavuk suyunu tencereye boşaltın ve içine bir fincan pirinci ekleyip, pirinçler yumuşayana kadar kaynatarak pişirin
Ayrı bir tavanın içersinde un ile iki kaşık yağı birleştirin ve kavurun
Kavurduğunuz unu ocakta kaynamakta olan pirinçlerin içersine ilave edin
Ufak bir kâsenin içinde yumurta sarısı ile yoğurdu iyice çırpın ocakta kaynamakta olan yayla çorbasına bunu da ekleyin ve karıştırın
Yayla çorbası kıvamını aldığında ocaktan alınır ve üzerine ufak tavada kavrulmuş yağ ve kırmızıbiber, kuru nane karışımı gezdirilerek dökülür
Afiyet olsun
Kaynak:
7)  Mahluta Çorbası
Malzemeler:
1 su bardağı kırmızı yada yeşil mercimek
¼ su bardağı pirinç
1 adet kuru soğan
2 diş sarımsak
2 adet yeşil biber
2 adet et yada tavuk bulyon
2 yemek kaşığı tereyağı yada sıvıyağ
1 adet küçük havuç
1 adet orta yada küçük boy patates
2,5 litre sıcak su
Kimyon
Toz kişniş
Yapılışı:
1.Mercimeği pirinç ile birlikte 2 su yıkayıp ve süzün.
2.Soğanı, sarımsağı, biberi, havuç ve patatesi yemeklik doğrayın, tereyağı ile birlikte tencereye aldığınız soğan, biber ve sarımsağı tuz ekleyerek pembeleşene kadar kavurun.
3.Havuç ve patatesi ekleyerek biraz daha kavurun.
4.Yıkayıp süzdüğünüz mercimek ve pirinçleri tencerenin içine katarak 1-2 kez karıştırın, sıcak suyu tencereye koyun ve baharatlar ile birlikte bulyonları ekleyin.
5.Mercimekler ve pirinçler tamamen pişene kadar orta ateşte kaynatın.
6.İsteseniz blendırdan geçirerek servis yapın.
Kaynak:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara