Sayfalar

27 Kasım 2012 Salı

Dünyanın Sonu 2012’de Mi?

Dünyanın Sonu 2012’de Mi?
Prof. Dr. Fuat İNCE- fuat@bilimania.comBu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Birkaç yıldır 2012 yılında Dünya’nın sonunun geleceği söylenir durur. Hiçbir bilimsel gerçeğe dayanmayan, bazı bilgisiz veya şarlatanların dikkat çekmek, kişisel çıkar sağlamak veya para kazanmak üzere uydurdukları bu efsanelerin ne kadar doğru veya yanlış olduğunu bu yılın sonunda göreceğiz.
Dünya’nın sonu deyince bu kişiler gene de bir bilimsel gibi görünen açıklamaya ihtiyaç duymaktadırlar. Durup dururken Dünya’nı batmayacağını, bunun bir sebebin sonucu olması gerektiğini, neyse ki onlar da kabul etmiş bulunuyorlar. Ortaya sürülen sebepler hep gökyüzünden gelmekte. Bir gezegen veya büyükçe göktaşı çarpması, yakınımızda bir süpernova patlaması veya bir gama ışınları patlaması… vb. Bunlar gerçekten Dünya’yı veya yaşamı yok edebilecek doğa olaylarıdır. Ancak bunların olasılıkları nedir? Önceden tahmin ya da anlaşılmaları mümkün mü, yoksa bir anda sürpriz bir patlama olabilir mi? Bunlarla ilgili anlamlı sözleri ancak konunun bilimcileri söyleyebilir.
Söz konusu felaket düzeyindeki gök olaylarının olasılığı bilimania sitemizdeki haberler ve köşe yazılarında ele alınmıştı. Prof Dr Ethem Derman kıyamet senaryosu yazısında bu konuyu çok güzel anlatmıştı. Bakın:
Bir başka kıyamet sebebi, gerçek bir sebeb olmamakla birlikte Maya takvimi olarak gösterilmektedir. Burada herhangi bir fiziksel neden bile olmadan sırf Maya takvimi 2012’de bitiyor diye Dünya da 2012’de bitecek denmektedir. Maya takviminin hikayesi de gene bir bilimania köşe yazısında Prof. Dr. Mehmet Emin Özel tarafından anlatılmıştır.
Bakın: http://www.bilimania.com/haber/330/2012-de-neler-olacak-ve-olmayacak Prof Özel yazısında 2012’de neler olacak ve olmayacak öngörülerinde de bulunmaktadır.
Dünya’nın sonu veya kıyamet günü ezelden beri tahminlere konu olmuştur. Kendilerine bir tür kutsallık rolü biçen bazı kişiler belirli kıyamet tarihleri vermişler, müritlerini ona göre hazırlamışlar, o tarihler gelip geçince de bir yanlışlık oldu diyerek ilerde yeni tarihler vermeye devam etmişlerdir. Burada sıralayamayacağımız bu uyduruk öngörüler dışında konuya gerçekten bilimsel yaklaşımlar da olagelmektedir.
Dünya’nın sonu ile ilgili ciddi bilim adamlarının tahminleri de vardır. 19. yüzyılda yaşamış İngiliz ekonomik politik kuramcı Thomas Malthus nüfus artışının günün birinde açlık ve felakete yol açacağı öngörüsünde bulunmuş ancak bunun için belirli bir zaman öngörüsü yapmamıştı. Ünlü biyolog ve çevreci Paul Ehrlich 1968’de yazdığı Nüfus Bombası (The Population Bomb) adlı kitabında küresel açlığın 20 yıl içinde başlayacağını tahmin etmişti.
Bu açlık öngörülerinin gerçekleşmemiş olmasının en önemli nedeni tarımda verimliliğin artması olarak gösterilmektedir. Ancak kitlesel ve küresel açlık sorununun hiçbir zaman ortaya çıkmayacağını iddia etmek ne kadar doğru olur? Afrika’da sınırlı da olsa bölgesel açlık felaketinin yaşandığı bilinmektedir. Kuraklık ve çevre tahribatı olarak açıklanan nedenlerin günün birinde Dünya’nın tamamı için de geçerli olmayacağı söylenebilir mi?
Dünya’nın sonunun büyük bir göktaşı çarpması gibi aniden gelmesi olasılığı olsa da bizi yavaş yavaş bir felakete sürükleyen daha ciddi sorunlar vardır. Yukarda bahsedilen açlık bunlardan biridir. Son yıllarda çok daha fazla gündemde olan iklim değişikliğidir. Küresel ısınma olarak da anılan bu gidişat, insan faaliyetlerinin bir sonucudur ve artık durdurulamaz bir yola girmiş gibidir. Burada gene iki Bilimania haberine dikkatinizi çekelim: http://www.bilimania.com/haber/560/dunya-iklimi-nereye-gidiyor-1/ref/ct-2 ve http://www.bilimania.com/haber/569/dunya-iklimi-nereye-gidiyor-2/ref/ct-2
Dünya sıcaklığının artması bir dizi çevre felaketine yol açarken, ayrıca Grönland ve Antarktika’daki buzların erimesi ile deniz seviyesi gittikçe yükselecektir. Hesap edilen  10-12 metre yükselme Dünya kıyı şeridini yok edecek, ekonomiyi vuracak, yüz milyonlarca insanı göçmen yapacaktır. Bu felaketin olasılığı önümüzdeki 200 yıl içinde %50’nin üzerinde olarak verilmektedir.
Dünya’nın sonunu daha ani getirecek bir olay geniş çaplı nükleer savaştır. 1991’de Sovyetler Birliğinin dağılmasına kadar bu risk oldukça büyüktü. Neyse ki o zamanın iki süper gücü, karşılıklı yok oluş veya yok ediş (MAD, mutually assured destruction) kavramı çerçevesinde bir delilik yapmadılar. Fakat nükleer güç sahibi ülkelerin sayısı çoğaldıkça bunlardan birinin veya birkaçının ilerde delilik yapmayacaklarına kim güvence verebilir.
Başka bir felaket senaryosu, öldürücü bir süper salgındır. Yani öldürücü bir virüsün Dünya’da milyonlarca insanın ölümüne yol açarak yaşamı alt üst etmesidir. Böyle bir felaket insanlığın sonu anlamına gelmese de bildiğimiz biçimde yaşamı çok geriye götürecektir. Kuş gribi virüsünün mutasyonla böyle bir salgına yol açabileceği 2011 yılının önemli haberleri içinde yer almıştı. Bu konu ile ilgilenen “Global Viral Forecasting Initiative” yetkilisine göre 30 yıl içinde böyle bir salgının olasılığı %50’dir.
Yine bir başka felaket bir süper yanardağ patlamasından gelebilir. Modern çağlarda değil ama daha eski zamanlarda yaşanmış böyle bir patlama, atmosfere püskürtülecek milyonlarla ton kül ile iklimi soğutmaya, kuraklığa ve açlığa yol açabilir.
Yukarıdaki felaket senaryoları hep olasılıklarla ifade edilmekte. Ama bir senaryo var ki olasılığı %100, yani zamanı gelince ondan kaçış yok. Bu olay gene gökyüzünden gelecek ve Dünya’nın hiçbir şekilde geri dönülemeyecek sonunu getirecek. Eğer o günlere kadar Dünya ve insanlık bir biçimde yok olmazsa 1-2 milyar yıl kadar sonra sevgili Güneşimiz büyüyecek çok daha fazla enerji saçmaya başlayacak. Bu enerji Dünya’yı müthiş ısıtacak, kavuracak, bütün okyanus suları buharlaşacak, yeryüzünde hiçbir yaşam türü kalmayacaktır. 4-5 milyar yıl sonra da büyüyen Güneş Dünya’yı da içine alıp eritecektir. Neyse ki o günlere daha çok var.
Stephen Hawking nedeni ne olursa olsun insanlığın ömrünü kabaca 1000 yıl olarak biçmekte. Bu süre içinde insanların mutlaka Dünya dışı yerlerde koloni kurarak yaşamı sürdürmeleri gerektiğini söylemekte. Benim ümidim ve isteğim çok daha masumane. Kendi kontrolümüzde olan olayları iyi yöneterek kaliteli bir yaşamı sürdürülebilir kılmaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara