Sayfalar

19 Şubat 2013 Salı

Hareketlerinizi Önceden Tespit Eden Yazılım

Hareketlerinizi Önceden Tespit Eden Yazılım
ABD’nin savunma sanayi devlerinden Raytheon, sosyal medya ağları aracılığıyla internet kullanıcılarını takip eden bir yazılım geliştirdi. Tartışmalı yazılım, sosyal medyada yer alan insanların bulundukları ve bulunacakları yeri tespit etmekte kullanılacak. İnsan hakları örgütleri, sosyal medyanın izinsiz iz sürme aracı haline getirilmesine tepkili.
Hayatın dijital dünyaya adapte olmasıyla birlikte insanların tüm kişisel bilgileri de dijital ortama taşınıyor. Bilgilerin dijital platformdaki güvenliği sürekli bir tartışma konusu oluştururken, teknoloji şirketleriyle başlayan gizlilik tartışmaları, yeni sektörlere sıçrıyor. Bunun en son örneği, ABD’li savunma şirketi Raytheon.
İngiliz The Guardian sitesinin eline geçen bir video, Raytheon tarafından geliştirilen ve Facebook, Twitter, Foursquare gibi çeşitli sosyal medya araçlarını çok yüksek miktarda kişisel bilgi toplamak için kullanan yazılımı gözler önüne serdi.
Raytheon, Guardian’ın haberinin ardından geliştirdiği yazılımın ABD hükümetiyle paylaşıldığını, yazılımın 2010’sa başlatılan bir Ar-Ge projesinin parçası olduğunu belirtti. Projenin, siber dünyadaki trilyonlarca işlemi fark etme kapasitesine sahip bir ulusal güvenlik sistemi olduğu ifade edildi.
Massachusetts merkezli Raytheon ise kendisini savunarak, RIOT (Hızlı Bilgi Paylaşım Teknolojisi) adı verilen yazılımın satılmadığını vurguladı.
DİJİTAL HAYATINIZI OKUYOR
Russia Today sitesinin haberine göre, Riot, bir insanın hayatı hakkındaki bilgileri, arkadaşlarını, sosyal medyada paylaştıkları tüm fotoğrafları topluyor ve gezdikleri yerleri harita üzerinde işaretliyor.
Guardian’ın yayımladığı videoda sunum yapan Raytheon ‘baş soruşturmacısı’ Brian Urch, ‘bir kişinin yerinin nasıl tespit edildiğini’ anlatıyor.
Urch, anlatımında, Raytheon çalışanlarından ‘Nick’i sosyal medyadaki bilgilerinden buluyor ve Washington Ulusal Parkı’na gittiğini anlatıyor, ayrıca burada sarışın bir kadınla çektirdiği fotoğrafı gösteriyor. Urch, “Nick’in nereye gittiğini, yüzünü biliyoruz, aynı zamanda gelecekte nerede olacağını tahmin edebiliyoruz” ifadesini kullanıyor.
İSTEDİĞİNİZ YERDE YAKALAYIN
Videodaki sunum sadece Nick’in fotoğraflarıyla sınırlı değil. Foursquare ile bulunduğu yerleri beyan ettikçe, Riot yazılımı Nick’in gitmesi en olası 10 yeri tahmin edebiliyor. Nick her Pazartesi akşam 6’sa spor salonuna gittiği için, Riot zamanla kişinin belli saatlerde ne yaptığını biliyor, nasıl hareket edeceğini öngörebiliyor.
Riot, ABD’de özellikle suçluları takip etmek için geliştirilmek istenen yazılımların bir benzeri olarak göze çarpıyor. ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Şubat 2012’de ‘suçluları ve suç örgütlerini’ denetlemek için sosyal medyayı tarayan bir yazılım geliştirilmesini istemişti. Pennsylvania Üniversitesi ise geçtiğimiz ay suçluların hareketlerini tespit edecek bir yazılım geliştirildiğini açıkladı.
İnsan hakları örgütleri ise giderek özel hayatın gizliliğini tehdit eden girişimlerden rahatsız. Guardian’a konuşan Washington merkezli Elektronik Gizlilik Bilgi Merkezi adlı kamu araştırma kurumundan avukat Ginger McCall, “İnsanlar sadece arkadaşları tarafından görüleceğini inandıkları için sosyal medyada bilgilerini paylaşıyor. Ancak Raytheon gibi şirketler bu bilgileri hükümetlere sunuyor” dedi.
Guardian’a e-posta yoluyla açıklama yapan Raytheon ise ‘Riot yazılımın, ABD’nin hızla değişen güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirildiğini’ belirterek teknolojilerini savundu. Şirket, Riot’un kredi kartı veya sigorta gibi bilgileri elde etmediğini belirtti.
Kaynak:

Antik Dilleri Hayata Döndürecek Yazılım

Antik Dilleri Hayata Döndürecek Yazılım
Bilim insanları, yok olmaya yüz tutan dilleri kurtarmak için eşi benzeri olmayan bir yazılım geliştirdi. Yazılım, antik dillerden türeyerek günümüze ulaşan dilleri tarayarak, orijinleri olan en eski dilleri yeniden ortaya çıkarmak için kullanılıyor.
Araştırmacılar, bugün sadece birkaç kişinin konuştuğu antik dilleri hayata döndürmek için yazılım geliştirdi.  Kanada’nın British Columbia ve ABD’nin Berkeley Üniversiteleri tarafından geliştirilen bilgisayar programı, antik dillerden türeyen modern dillerin kelimelerini tarıyor, bu şekilde yok olmak üzere olan eski dilleri yeniden ortaya çıkarıyor.
CNET’in haberine göre, ‘bir nevi dilbilimsel zaman makinesi görevi gören’ yazılım, Hawaii dili, Cavaca, Malayca, Tagalog dili gibi Kuzey Amerika, Güneydoğu Asya, Avustralya ve Pasifik bölgelerindeki antik dilleri canlandıracak.
Yazılım, normalde insan zekası ve becerisiyle yapılan ve iki dili karşılaştırarak çok uzun bir sürede gerçekleştirilen yeniden yapılandırma sürecini önemli ölçüde azaltacak.
Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırma hakkında konuşan Berkeley Üniversitesi’nden Dan Klein, “Bu yazılım, dilbilimcilerin tarihsel yeniden yapılandırma hakkındaki fikirlerini bir araya topluyor ve yeni bir ölçekte sunuyor: Daha az zamanda daha fazla veri, daha çok kelime, daha fazla dil” ifadesini kullandı.
BASİTLEŞTİREREK TARAMA
Dil keşfi programı, Markov zinciri olarak bilinen ve sayılabilir olası durumlar arasında geçişler yaparak tarama yürüten algoritmayı kullanıyor. Bu algoritma, Avustralasyalı yüzlerce yeni dili tarayarak binlerce yıl önceki basit haline indirgemeyi başarıyor. Burada temel alınan bilgisayar modeli, kelimelerin bir soy ağacından türüyormuş gibi ortaya çıktığını kabul eden dilbilim teorisine dayanıyor.
Araştırmacılar, şu ana kadar 140 bin kelime tarayarak, 600 antik Avustralasyalı dili yeniden yapılandırmaya başladıklarını belirtti. Ayrıca, yeniden yapılandırma sürecinin yüzde 85’inin, bugüne kadar araştırmacıların kendi çabalarıyla keşfettiği kelimelerden yola çıkılarak yapıldığına dikkat çekildi.
DİLLERİN DEĞİŞİMİNİ DE GÖSTEREBİLİR
Bilgisayar bilimci Klein, “Dilbilimcilerin endişelenmesi gereken bir durum yok. Bu yazılım onların işini bilgisayarlara verecek değil” dedi. Klein, “İnsanlar için kelimeleri ve dilleri karşılaştırarak yeniden yapılandırma yapmak pratikte son derece zor bir iş” diyerek bilgisayarlara ihtiyaçları olduğunu vurguladı.
ABD’li araştırmacı, “Bilgisayarlı teleskoplar gök bilimcilerin yerini almadı. Ancak gök bilimciler yeni teleskoplar kullanmaya başladı. Aynısının dilbilimciler için geçerli olmasını umuyoruz” dedi.
Araştırmada yer alan Berkeley Üniversitesi Bilgisayımsal Mantık Bilim Laboratuvarı’ndan Tom Griffiths, ‘geliştirilen yazılımın, dillerin gelecekte uğrayacağı değişimi de gösterebileceğini’ ifade etti. Bilim insanları, ‘zaman makinesi’ yazılımlarıyla belki de birçok değişikliğe uğrayan dillerin binlerce yıl sonra ne hale geleceğini görebilecek.
Kaynak:

Akıllı Telefonlara Biyometrik Tarama Özelliği



Akıllı Telefonlara Biyometrik Tarama Özelliği
ABD Savunma Bakanlığı, yakın gelecekte askeri amaçlarla kullanılması için biyometrik tarama yapabilen akıllı telefon projesi başlattı. Geliştirilecek olan biyometrik tanımlama sistemi, akıllı telefonlara yüklenecek ve şüphelileri belli bir mesafeden tarayarak kimlik incelemesi yapılmasını sağlayacak.
ABD, savaş alanlarında askerlerin işini kolaylaştırmak için akıllı telefonlara  başvuracak. Akıllı telefonlara takılacak bir cihaz, telefonla şüpheli görülen kişilerin biyometrik taramasını çıkaracak.
California eyaletindeki  AOptix şirketi, 3 milyon dolar bağış yapılan proje kapsamında, iki yıl içinde talep edilen sistemi geliştirecek.
Dijital güvenlik sistemleri geliştiren şirketin ürettiği biyometrik tarama sistemi, tüm akıllı telefon modellerine uyumlu olacak şekilde tasarlanacak.
Akıllı telefonlara monte edilecek bir cihazla yüklenecek olan tarama yazılımı, kişilerin gözleri, yüz hatları, sesleri ve hatta telefonlarından bilgi alabilecek.
ABD, Akıllı Mobil Tanımlama adı verilen yeni teknolojiyle bugün kullanılan parmak izi ve göz taramasına dayalı sistemi yenilemek istiyor.
AOptix, akıllı telefonlara biyometrik tarama özelliği kazandıracak donanım hakkında detay vermese de, eklenecek aparatın cihazın ağırlığını 500 gramın altında tutacağını ve tek elle kullanımı mümkün kılacağını ifade etti.
Kaynak:

Dünyanın ilk 'şeffaf telefonu'




Dünyanın ilk 'şeffaf telefonu'
Sayısız fonksiyon ve özelliğe sahip olan akıllı telefonlara daha ne gibi yenilikler gelebilir diye düşünüyorduk ki, Asyalı bir teknoloji firması ‘şeffaf telefonla’ karşımıza çıktı.
Teknoloji devlerinin tedarikçisi olarak öne çıkan Asyalı ülkeler, artık sadece parça üretmekle kalmıyor, mobil dünyaya yenilik getiren ürünler sunuyor. Tayvan merkezli Polytron Technologies şirketi, buna iyi bir örnek. Polytron, ‘görmekte bile zorlanacağınız’ ilk şeffaf akıllı telefonu üretti.
Mashable sitesinin haberine göre, henüz geliştirilme aşamasında olan şeffaf telefon, Polytron şirketinin ‘Polyvision Privacy Glass’ teknolojisiyle üretildi. Çalışmaz halde iken donuk bir görünüme sahip olan telefon, elektrik verildiğinde bambaşka bir hal alıyor. Polytron’un web sayfasından yaptığı açıklamaya göre, ‘sıvı kristal moleküller diziliyor, ışın dizinin üzerinden geçiyor, Polyvision net bir görünüme sahip oluyor.’
Teknik olarak, telefonda kullanılan cam henüz tamamlanmamış. Şeffaf telefonun elektrik kabloları görünmese de, batarya ve SIM kartı net bir şekilde fark ediliyor, açma tuşu da telefonun üst kısmında belirgin bir şekilde duruyor. Geliştirme süreci sonundaki amaç, telefonu görünmez kılmak. Polytron Technologies, geçmişte tamamen şeffaf USB Disk üretmeyi başarmıştı.
2013 SONUNDA HAZIR
Tavyanlı şirketin şeffaf telefonu, şu an sadece donanım halinde, yani bir işletim sistemi içermiyor. Polytron’un Genel Müdürü Sam Yu, MacWorld sitesine yaptığı açıklamada, “Geliştirdiğimiz teknoloji sayesine tüm akıllı telefon üreticileri bizimle çalışmak isteyecek. Polyvision Privacy Glass gelişmiş bir teknoloji” dedi.
Mobile Geeks sitesi, Polytron’un 2013 sonunda tamamen şeffaf bir telefon üretmek istediğini belirtti.
Eğer telefon ‘görünmezliğe’ yakın olursa, mobil dünyasına nasıl bir hava katacak şimdiden büyük merak konusu.
Kaynak:

5 Şubat 2013 Salı

TÜRK'ÜN UÇAN TRENİ BÖYLE OLUR




TÜRK'ÜN UÇAN TRENİ BÖYLE OLUR
KTÜ'nün uçan tren projesi TÜBİTAK vizyonuna girdi
Trabzon'daki KTÜ Üniversitesi'nin geliştirdiği uçan tren projesine, 2 milyon TL kaynak ayrıldı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin projesi, TÜBİTAK'ın 2023 vizyonuna kondu. Prof. Ekrem Yavuz, kristal büyüme projesi için "Başaracağız, uçacak" dedi.
RAYLARIN ÜZERİNDE SAATTE 586 KM HIZ
Türk bilim adamları, ileri teknoloji yarışında büyük bir buluşa imza atmaya hazırlanıyor: Uçan tren.
Saatte 586 kilometre hıza ulaşan ve rayların 2 santimetre üzerinden gidebilen manyetik raylı trenin prototipini yapan Karadeniz Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü Süper iletkenlik Araştırma Grubu, 4 yıldır üzerinde çalıştığı bu projeyi TÜBİTAK'a sundu. TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), projeyi 2023 vizyonuna koydu ve 2 milyon liralık kaynak verdi.

TOZDAN KRİSTALE
Sabah gazetesinden Serkan Kılınç'ın haberine göre, KTÜ Fizik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ekrem Yanmaz ve ekibi 4 yıl önce 'Kristal Büyütme Projesi'ne başladı. Projeye göre, kütlenin havada kalması sağlanacaktı. Bunun için ilk etapta yttrium, baryum, bakır oksit elementleri birleştirildi. Ardından aşılama-eritme-büyütme (top seed) tekniği kullanarak daha büyük bir erime sıcaklığına sahip Samaryum bu elementlerin üstüne konuldu. Erime sıcaklığı olan bin 100 derecede 13 milimetrelik elementler merkez görevi yapan Samaryum'un etrafında kristalleşerek birleşti. Deneyin bir sonraki aşamasında erime sıcaklığı saatte 1 derece düşürüldü. Toz halindeki elementler 10 günde 4.5 santimetre büyüklüğüne ulaşırken, ağırlığı da 75 grama çıktı. Deneyin son aşamasında; 75 grama ulaşan kristal, 9 kilogramlık ağırlığa monte edilerek manyetik bir ortama konuldu. Süper bir iletken haline gelen kristali taşıyan ağırlık havada asılı kaldı. Daha sonra hızı saatte 586 kilometreye ulaşan manyetik raylı trenin 2 metrelik prototipi yapıldı. Trenin tabanına kristal kütle yerleştirildi ve raylara konuldu. Hareket ettirilen tren sıfır sürtünmeyle 2 santimetre yüksekten gitmeyi başardı.


"2023'TE HAVADAN GİDECEK"
Projenin başkanı Prof. Dr. Ekrem Yanmaz, manyetik raylı trenin Çin ve Almanya'da hayata geçirildiğini, Türkiye'de ise sadece kendilerinin prototipini yaptıklarını söyledi. Yanmaz, "Hem trendeki kütle hem de raylardaki mıknatıs aynı kutuplu iletkenler. Bu yüzden birbirlerini itiyor. Haliyle tren havada kalıyor" dedi. Almanya'da bilim adamlarının şu anda 5 kilogram kristal büyütmeyi başardığını belirten Yanmaz, "Kütle ne kadar büyük olursa kaldırma kuvveti de o kadar büyüktür" diye konuştu. Manyetik raylı sistemin pahalı olduğunu da kaydeden Yanmaz, "Bu bir ileri teknoloji yarışıdır. İki ülke 'biz bunu yapıyoruz' diyor. Türkiye sadece prototipinde kalmayacak. TÜBİTAK'ın desteğiyle projemizi büyüterek yolcu taşımacılığına dönüştüreceğiz" dedi.  Çalışma için bor madenini kullanmaya başladıklarını söyleyen Yanmaz, "Türkiye'de bu madenin rezervi dünyanın tamamına yetecek orandadır. Magnezyum ve bor madenini birleştirerek süper iletkeni üretiyoruz. Adı da; MgB2. Bu iki madenin akım taşıma ve kaldırma değer kuvvetleri daha yüksek" ifadelerini kullandı
Kaynak:

Bu Blogda Ara